Prof. Dr. Uygun Aksoy ile Topraksız Tarım Üzerine...
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi başta olmak üzere birçok eğitim kurumunda sürdürülebilir tarıma ilişkin eğitimler veren ve Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği’nin kurucularından olan Prof. Dr. Uygun Aksoy, Topraksız Tarım’a ilişkin sorularımızı yanıtladı. Topraksız tarımın geleceği, sürdürülebilirliği ve insan-doğa ilişkisini nasıl etkilediğini, yalnızca teknik yönleriyle değil, sosyal, ekonomik ve ekolojik boyutlarıyla da ele aldı. Gelin, bu önemli konuyu tüm yönleriyle ele aldığımız röportajımıza birlikte göz atalım.
GASTRORGANİK: Topraksız tarım, tarımın geleceği mi yoksa toprağın terk edilişi mi?
PROF. DR. UYGUN AKSOY: Topraksız tarımın ilk ortaya çıkışında, ya yetersiz tarım alanları ve/veya verimsiz, toprak kökenli hastalık ve zararlılarla hastalık bulaşmış veya ağır metaller, radyoaktivite gibi nedenlerle kirlenmiş topraklar etkili olmuştur. Daha sonrasında ise özellikle üretim ve tüketim bölgelerinin birbirinden uzaklaşması, metropollere taşıma ve şehir içi dağıtım sorunları, daha yüksek verim ve ucuz maliyet beklentisi topraksız tarımı hatta bitki fabrikalarına gidişi tetiklemiştir. Son yıllarda daha sık rastlanan iklim değişikliği, karbon emisyonları veya su kıtlığı gibi konularda ortaya çıkan gelişmeler, birçok savunucunun topraksız tarımı sanki çözümmüş gibi sunmasına yol açmaktadır. Hatta uzayda bitki yetiştiriciliği de bazı çevrelerce bu kapsamda ele alınmakta ve geleceğin tarımı olarak sunulmaktadır.
GASTRORGANİK: Bu üretim biçimi sizce doğayla olan ilişkimizi nasıl etkiliyor?
PROF. DR. UYGUN AKSOY: Öncelikle hepsi topraksız tarım başlığı altında değerlendirilse de bünyesinde çok farklı üretim sistemleri ve yöntemler söz konusudur. Bu sistemler, sürdürülebilirlik, çevre ve ürün güvenliği bakımından çok büyük farklılık göstermektedir. Örneğin şehir merkezlerinde çatı bahçelerinde veya oteller ya da restoranlarda da küçük ölçekli topraksız tarım uygulamaları, farklı amaçlarla başlatılmış, genelde kentlinin üretimle bağını küçük ölçekli girişimlerle artırmasını sağlamaktadır. Ancak bugün asıl önemli tartışılması gereken, geniş alanlarda çoğunlukla örtü altı sebze kısmen de meyve yetiştiriciliğine dönük entansif topraksız tarım uygulamalarıdır. O nedenle nerede ve niçin topraksız tarım yapılmakta veya toplumla ilişkileri konusu örnekler düzeyinde doğru ele alınmalı ve gerekçelendirilerek tartışılmalıdır. Örneğin kentsel tarımda topraksız yataklarda substrat kullanılarak yapılan uygulamalar, ticari kaygılardan öte kişiyi üretimle ilişkilendirmeye çalışmaktadır. Bu alanlarda veya çatı bahçelerinde tartışmalar hava kirliliğinin olumsuz etkilerini öne çıkarmaktadır. Küçük ölçekli uygulamalar veya kent içi kapalı alanlarda yetiştiriciliği yapılan türler çoğunlukla yeşillikler veya mantar gibi özel ürünlerle sınırlı kalmaktadır. Bazı ülkelerde yaygınlaştırılan akuaponik uygulamaları ise karışık (bitki+hayvan) çiftliklerde bitkisel üretim ile balık yetiştiriciliğini aynı tarımsal ekosistem içinde bütünleştirerek döngüyü ve karşılıklı faydayı artırmayı amaçlar.
GASTRORGANİK: İnsan-doğa ilişkisi açısından bu kopuşun uzun vadeli etkileri neler olabilir?
PROF. DR. UYGUN AKSOY: Günümüzde tartışılması gereken topraksız tarım sistemleri, ticari olarak tek ürün, örneğin sadece domates veya hıyar, yetiştiriciliğinde yüksek verim ve kaliteyi hedefleyen üretim sistemidir. Zira bu sistemler tamamen kontrollü koşullarda yüksek teknoloji, yatırım ve işletme maliyeti, uzman bilgi, bitki besin maddesi ve enerji gerektiren üretim modelleridir. Böylece üretimde çiftçi, özellikle küçük veya aile çiftçiliği tamamen dışarıda kalmaktadır. Bu sistemler tümüyle endüstriyelleşmiş, ihracata dönük bir tarım yatırımı olarak karşımıza çıkmaktadır. Kapalı sistemlerde ülkemizde de bitki besin maddesi döngüleri ve jeotermal enerji kaynağı ile ‘çevreci’ olduğu söylense de kullanılan sıcak suyun veya besin çözeltisinin ne kadarının nerede nasıl geri kazanıldığı konuları tam olarak bilinmemektedir. Seralardan çıkan bitkisel ve diğer (bağlama ipi, mandalları vb. plastiklerle karışık) atıkların ne yapıldığı veya doğada parçalanmadan ne kadar süreyle kalacağı konusunda da özellikle ülkemizde yeterli veri ve izlenebilirlik yoktur. Bitki beslemede kullanılan suda eriyebilir besin maddelerinin birçoğu yurt dışından ithal edilmektedir. Kullanılan sentetik gübrelerin, özellikle azotlu gübrelerin veya pestisitlerin üretimi ve taşınması sırasında ortaya çıkan sera gazı emisyonları çoğunlukla ele alınmamaktadır. Topraksız tarım özellikle verimsiz veya toprak kaynaklı hastalık/zararlıların olduğu bölgeler için önerilirken, ülkemizde tarım toprakları üzerinde de topraksız tarım seraları kurulmakta, böylece verimli tarım alanları işlevsiz kalmaktadır. Topraksız tarım seralarının çoğunda tek ürün veya birkaç ana pazar hedeflenerek ‘ihtisaslaşılmaktadır’. Önceki yıllarda Rusya pazarında yaşanan domates sorununa benzer sorunların ortaya çıkma olasılığı bölgemizde her zaman mevcut olduğundan, ekonomik açıdan kırılgan olan bu üretim modelinin sürdürülebilirliği her zaman tehdit altındadır. Gıda fiyatlarının genelde çok yüksek olduğu bugünlerde üretim yerinde bir ürünün fiyatının çok olması, özellikle örtü altındaki monokültür üretime bağlı olup üretim deseninin doğru planlanmamasından kaynaklanmaktadır.
GASTRORGANİK: Gıda güvenliği ve ekolojik denge açısından bu sistemin riskleri nelerdir?
PROF. DR. UYGUN AKSOY: Toprak, sadece gıda ve pamuk gibi gıda dışı tarımsal üretimin yapıldığı bir ortam olarak düşünülmemelidir. Toprak canlıdır, küçücük bir kısmı milyarlarca mikro ve makro canlıyı beslemekte, onlara ev sahipliği yapmaktadır. Biyoçeşitliliğin korunmasındaki önemi, yapılan araştırmalarla her geçen gün artmaktadır. Bitki kökleri, üstteki bitki hasat edilse bile toprağı tutularak erozyon ile yıkanmasını, böylece binlerce yılda oluşan üst toprağın kaybolmasını engeller. Suyun yüzeyde yıkanarak gitmesini engelleyerek yer altı su kaynaklarını besler. Sağlıklı bir toprak, ekosistemde besin döngülerini sağlayarak tüm canlıların, bitki, hayvan ve mikroorganizmaların dışarıya ihtiyaç duymadan beslenmesini ve yaşamlarını sürdürmelerini sağlar. Ayrıca toprağın tamponlama özelliği, yapılan bazı yanlış uygulamalara karşı dengenin ve bitkinin korunmasını sağlar. Toprak, küresel ısınma ve iklim krizine karşı önemli bir karbon yutağı konumundadır.
GASTRORGANİK: Topraksız tarım sistemleri sürdürülebilirlik iddiasında bulunuyor. Bu iddialara nasıl bakıyorsunuz?
PROF. DR. UYGUN AKSOY: Ülkemizde halen büyük tarım alanları, nüfusun yaşlanması, kırsaldan kente göç, çiftçiliği bırakma gibi birçok nedenle işlenmemektedir. Hatta Tarım ve Orman Bakanlığı, bu yüksek orandaki atıl arazilerin değerlendirilmesi için 2 yıl üst üste ekilmeyen arazilerin kiralanması programını başlatmıştır. Yani tarım toprağı halen kıt kaynak değildir. Yanlış uygulamalarla doğal varlıklar; toprak, su ve biyoçeşitlilik tehdit altındadır. Endüstriyelleşen ve ölçeği büyüyen topraksız tarım uygulamaları, küçük çiftçinin rekabet şansını tamamen ortadan kaldırmaktadır. Oysa sürdürülebilir küçük aile çiftçiliği hem üretimde çeşitliliği sağlamakta hem de yerelde istihdam yaratarak kente göçü önlemektedir.
GASTRORGANİK: Kentleşmiş toplumlarda doğadan kopuşu durdurmak adına neler yapılmalı?
PROF. DR. UYGUN AKSOY: Günümüzde tarım, hem ekosistem hem de pazar bilgisine dayalı olarak doğru planlandığı ve uygulandığı takdirde sürdürülebilir olmakta ve ülke kalkınmasında önemli değer yaratmaktadır. Eğer gıdayı ithal ve ihracat odaklı planlamıyorsanız, ki yapılabilecek en büyük yanlıştır, küçük aile çiftçiliği üretimde çeşitliliğin, istihdamın, toprağın verimli kullanımının ve kırsal kalkınmanın en büyük yapıtaşıdır ve desteklenerek korunması gerekir. Zira doğal varlıklarımız olan toprak, su ve biyoçeşitliliğimiz ancak bu yolla korunabilir. Bu nedenle, ülkemizde, Avrupa ülkelerinde ve diğer birçok ülkede (ABD, Kanada ve Meksika hariç) organik tarım ancak toprakta yapılabilmektedir, topraksız tarımda organik üretim yapılamaz. Organik çiftçilerin desteklenme nedenleri arasında ise doğal varlıkları toplum için koruma görevi üstlenmeleri başta gelmektedir. İnsanın ister kırsal isterse kentte veya kent çeperinde olsun toprakla ve üretimle bağını kestiğinizde doğayla bütünleşmesi, doğal dengeleri gözlemlemesi ve gelişmesi mümkün olmamaktadır.
GASTRORGANİK: Son olarak, bu konuda genç üreticilere ya da bilinçli tüketicilere iletmek istediğiniz bir mesaj olur mu?
PROF. DR. UYGUN AKSOY: Özellikle çocukların doğada deneyimleyerek öğrenmesi, hem bilimsel hem de sosyal açılardan gelişmeleri için şarttır. Eğer çocukluk ve/veya gençliğinde, kentte doğadan uzak büyümüş olanlar varsa kırsala gidip yeniden çiftçiliğe başlayamayabilirler ancak bilinçli bir tüketici olarak gerek tercihleri gerekse doğal üretim süreçlerini üreticilerle bir araya gelip öğrenerek, destekleyerek geliştirebilirler. Bu açıdan organik üretici pazarları, gıda toplulukları, toplum destekli tarım, eğitim çiftlikleri gibi çok farklı fırsatlar, özellikle büyük şehirlerde yaşayanlar için iyi birer fırsat yaratmaktadır.